18 Şubat 2011 Cuma

daha büyük puntolar lazım bana!,daha kalın çizgiler kelimelerin altına.

kimse bana yapamayacağı sözler vermesin..boş vaadlere,avcunun içine alana kadar serilen cennetlere tokum!! biliyor musun nerden geldim?,nelere sırt çevirip,nelerle ilerledim??sormaya cesaretin yoksa düşünmeye vaktin olsun..nezaketim,alçak gönüllülüğüm,fazlaca kurduğum empati suistimal edilmesin..edilmesin arkadaş...kimse kendini bir tutmasın varlığımla ve herkes şu yarışı bıraksın.. ispatlama bana kendini pembe ağaçlarla?!sesimi çıkarmamam umrumda olmadığından inan...beni ileri götürmeyen yola çıkmam ben;yanımda durmak sana nam salar beni zerre oynatmaz yerimden ha şunu bilesin!
egoist olmalı,narsist olmalı arkadaş.yok öyle ne ekersen onu biçersin,yok öyle mütevazi ol değerin bilinsin..hiç yok öyle bişiy;tecrübeyle sabittir.!

17 Şubat 2011 Perşembe

Ritüel

uyku vakti zamanın akışını hızlandırmak gibi,bi nevi kaçış gibi,yanlızlık gibi,hiç bitmesin istediğim bir seramoni...sanki sadece düşünce vakti..kararlar verip yine yeniden ve hep anı yaşamanın kısır döngü dengesizliği..huzur vakti,dua seli,arda kalan zamanın sorgu sual fasli,belki de en çok güven duyduğum kucağa sessizce sığınma isteği saatleri..şimdi uyuyacağım ama biliyorum  ;
uyuduğum yerde saçlarımı unutuyorum..


The Best!!!

Eternal sunshine of the spotless mind!!..

Böyle genel geçer bi doğru-yanlış makinası olsa hani şu zaman makinalarından ,bi jetonla yolunu gösterse sana..hangisi doğru? yanlış için 10sebep? hangi kararından ödün verdin şimdi o yolda ve hangi hedefinin tam üstünde orda duruyosun işte?.!.. Ben soru işaretlerime yandaş arıyorum bana duymak istediklerimi söylemeyen ...

16 Şubat 2011 Çarşamba

Benimki ne yar ne ser durumudur!!?..

Ben ayrılıklara dayanamam.
Bu ayrılıklar bana göre değil.
Arabamı sattığım gün arkasından bakmıştım.
"Sonuçta demir yığını, o senden ayrıldığını bilmiyor ki, öyle boynunu büküp bakma ama..." dediklerinde utanmış, onlara motor kaputunu öperek vedalaştığımı, sağ ön çamurluğu okşadığımı söyleyememiştim.
O demirdi ama ben değil...
Çamaşır makinemizi tamire götürdükleri gün arkasından su dökmüştüm, burnumu çeke çeke.
Ya eski portmantomuzu çöpe attıkları gün?..
Muhterem karım hamalların yanında veda konuşması yapacağımı anlamış, "Sakın ha..." diye tembih ettikten sonra, kulağıma "Eski soba borularına yaptığın gibi, bunu da gece tekrar içeri taşıma yine..." demişti.
*
Ben ayrılıklara dayanamam.
Bu ayrılıklar bana göre değil.
Ama ne yapabiliriz? Kaçınılmazdır ve ayrılıklar yaşamın asla üzerinden atlanamayan yanıdır.
Ve her zaman kazanan tarafı.
Kavuşmalar dahi ayrılıkların ilk adımıdır.
Bu yüzden ben kavuşmaların içine her zaman biraz hüzün koydum. Daha kavuşurken içimi yaktı da mustakbel ayrılıklar, ben de peşin peşin boynumu büktüm.
Kavuşmalar ayrılığın başlama noktasıdır.
Çiçekler açmadan düşmüyor dallarından gülüm.
*
Yıllar-aylar-günler, geçmişte kalan ayrılıklarımızın uzaklık birimidir de, gelecekteki ayrılıklara mesafemizi hiçbir zaman bilemeyiz.
Ne zaman?
Ne zaman ayrılığın zamanı gelir?..
Ne zaman burnumu çeke çeke ağlayacağım?..
Ayrılık gelip çattığında, ne zaman dizlerime vura vura yanacağım, kim bilir?

Belki biraz daha zaman var, belki yok...




İşte; dün gece herkes uyurken, başını okşadım, kendi kendime söylendim.
O seni öpen bendim.

Başını okşadım da bunları düşündüm, sen elbette duymamışsındır küçük bebeğim.
Ben ayrılıklara dayanamam.
Bu ayrılıklar bana göre değil.

B.C.

dediğin gibi olsun baba ..(alakasız başlık vol-1)

Bir ilahiyatçı profesörün ‘Köpek olan eve melek girmez' sözü hiç ummadığım ölçüde tartışılıyor.
Bu durumda bizim eve melekler giremiyordur.
Aslında zor durumdayım.
15 yıllık yaşlı ve hasta dostum Gorbi'yi, annesi belediye ekipleri tarafından öldürülünce kaçıp bizim eve sığınan ve evin kızı olan Çıtır'ı sokağa atamam.
Atarsam...
Köpeklerimiz gittiğine göre evimize giren melekler ‘ihanet ve merhametsizlikten' bizi lanetlerler.
O profesör mutlaka saygın bir insandır.
Umarım meleklerin güzergáhını bilecek kadar da ilim-irfan sahibidir. Ama ben aydınlık yüzlü hocamız Mehmet Nuri Yılmaz, bir gerçek yüce insan Hüseyin Hatemi'nin itirazlarına inanıyorum.
Ve şu aşağıdaki soruyu soran Prof. Dr. Zekeriya Beyaz'ın söylediklerine:
‘Eve giren çıkandan sana ne?..'
Her evde bir köpek beslenen Fransa, İngiltere, Belçika gibi ülkelerde köpeklere rağmen her eve 30-40 bin dolar milli gelir giriyor.
Çocuk ölümleri sıfır...
İşsizlik sadece çalışmak istemeyenlere özgü.
Hane başına düşen süt, meyve, pirinç, şeker, yumurta, balık bizim ortalamanın 20 katı...
Yaş ortalaması 80-85...
İlaç, doktor sorunu çoktan çözülmüş...
Bizim İstanbul'da, İzmir'de dahi zengin ve varlıklı insanların evlerinde çoğunlukla birer köpekleri yok mu?
Günahtır...
Bir din adamı, Allah'ın yarattığı canlıların, açlığa-ölüme terk edileceklerini bile bile, böyle İslamiyet'te asla olmayan bir rivayeti (Mehmet Nuri Yılmaz Hoca'nın tespitidir) ortaya atmamalı.
Neyse...
Bizim evde bir melek var zaten.
Sabahları uykulu gözlerle kuşlara ekmek doğrayan, gece mahallenin kedilerine-köpeklerine yemeklerini götürüp dağıtan, bir tek insanı incittiğine tanık olmadığım gibi, bir tek canlının canı yandığında dahi oturup ağlayan...
O ve köpekler-kediler-kuşlar geldikten sonra evimizin bereketinin arttığına inandığım...
Bir melek var evimizde.
B.C.


Ş♥♥♥♥♥